Maskeleri Düşüren Şiirler

avatar

neokusam.org

  • e 3

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

“Bir kitabın anlatacakları

-Aramızda kalsın.-

Okuyucusuna bağlıdır

Düşlerimi size emanet ettim

Gözler aklıma bakımevi

Şimdi sıra sizin…”

Edebiyatla ciddi şekilde ilk tanışmaya başladığım dönemden itibaren kurgu, düz yazı, hikaye, roman daha dikkatimi çekmiştir.  Bir olay örgüsü kurmak, bir çatışma yaratıp bunu çözebilmek, yahut bir durumu betimlemek çok ilgi çekici gelmiştir. Şiir zevkimi çok geliştirme gereği duymamış, bilindik dönem özellikleri ve şairler üstünden okumalarımı yapmak yetmişti bana. Tabii çok sevdiğim şiirler ve şairler vardı ama son dönemde yazılan şiirler ve şairler hakkında bir şey bilmediğimi fark ettiğimden beri bu yönde kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Açıkçası Maskeli B.Alo bu eksikliği gidermem konusunda bir kapı açtı bana diyebilirim. Kitabı ilk aldığımda tereddütle yaklaştım –sebebi şiir konusunda çok yetkin olmadığımı bilmemdendi- ama hevesli ve meraklı bir okuyucu olarak “çok anlamlı” bir kelime havuzunun içine atladım diyebilirim.

Bir kitapta ilk dikkatinizi çeken nedir? Benim için kapak tasarımı ve arka kapak yazısı.. Maskeli B. Alo’yu alıp kapağını incelediğinizde açıp okumanız için merak uyandırıyor. Nedense ben kitabın kapağını ilk gördüğümde Edgar Allan Poe tarzı bir gizem hissetmiştim. Kırmızı dikkat çekmek, hatta biraz sonra okuyacaklarımız için uyarıda bulunmak için iyi bir renk tercihi olmuş. Poesis Yayınlarının kitaplarını, kapak tasarımı ve arka kapak yazısı konusunda çok başarılı buluyorum.

Bir anne olarak, kitabı annesine ithaf eden şairimiz baştan bir okuyucu olarak kitaba bağladı beni diyebilirim.

Maskeli B.Alo 3 bölümden oluşuyor. Sis Tema Tik, Sayıklamalar ve Sözün Bittiği Yer

Maskelerinizi takın. Balo başlıyor.

“Her yeni gün bir milat / Hadi kullan / Eskimeden tüm güzel sözcükleri / Beni soyan ilk dünyaydı annemin gözleri / Dinleyen yok lakin / Piyanonun gölgesinde atıyor insanın kalbi” dizeleriyle başlayan Mikro Fondaki Stres  şiiriyle karşılıyor kitap bizi. Bu şiirde başlıyor şair kelimelerle oynamaya ve az çok ne beklememiz gerektiğine dair bir izlenim oluşturmaya bence. Kelimelerle olan oyunları ve yazmak sorunsalı da kitap boyunca bırakmıyor bizi.

Bir kitabın anlatıcakları/ -Aramızda kalsın-/ Okuyucusuna bağlıdır / Düşlerimi size emanet ettim/ Gözler aklıma bakımevi/ Şimdi sıra sizin…”   

Bu kitabı okurken sevdiğim noktalardan biri de tam bir çağrışım zenginliğine sahip olması. Tabii dizeler belli bir duygu çevresinde yazılmıştır ama şair kelimelerini bize bıraktığını da belirtiyor ki bu da kitaba ayrı bir samimiyet katıyor.

Şiirlerde sorgulanan, değinilen temel kavramlar hayat ve ölümdü.  İnsan ve insanın hayat içindeki devinimi. Doğum ve ölüm, hayatın kısalığı ya da bu kısa zamana sığdırılmaya çalışılan sözcükler. Hayatın yazmak, söylemek için yeterince uzun olmamasından kaynaklı bir sıkıntı hissettim okurken.    

“O kadar küçük parçasıyız ki hayatın / Doğduğumuzdan bile haberimiz yok”

“Ben hayatı ölümden önce giydim / ve en küçük depremde / altında kaldım insanlığın”

“ölümün kimsesi yok / Sadece cenazesi kalabalık insanların / Söylemek istediğim cümle tamam / Gerisi size kalmış bir çizgi roman”

“Alamadığım her bir nefes için / çok borcum var / hayatı ölümle ödeyemedim”

Şiirler çok güzel sıralanmış. Kitabın tamamında şiirlerle bir balo havası oluşturulmaya çalışılmış, bir kurgu oluşturulmuş ki bu da bir kurgusever olarak daha da hevesle okumamı sağladı. Şiirleri okurken gerçekten bir balo kalabalığının içinde içindesiniz. Sağda solda ülkenin halinden konuşanlar, insanlığa dair yorum yapanlar, edebiyat ve kültür üstüne muhabbetler. Kendinizi koyu bir muhabbetin ortasında buluyorsunuz.

“Ülkem, ah ülkem / Dünyadaki acı üretiminde kim bilir kaçıncı sırada”

“İnsanlar. Düşlerin tehlikeli mimarlarıdır/ Tartışmaların içinden çıkılmaz bir hal aldığı dünyamızda/ Her iki taraf bir arada yaşamayacak anlaşılan”

“Her şey bir söylentiyle başladığında / Hiçbir iddianın doğruluğuna ihtiyaç yoktur ki”

Aslında daha sizi katmak istediğim o kadar konuşma var ki !

İmgeler kelime oyunlarıyla daha da zenginleşmiş bence. Kelimelerin bölünmesi, çok anlamlılığı, çağrışım zenginliği kitabın en sevdiğim özelliği oldu. Şaire göre şiir “sözcüklerin aşınması” sonucu ortaya çıkıyor. Bu açıdan biraz İkinci Yeni şiir anlayışını da anımsattı bana (Akçe ve Dar Ağaç, Cins İyi Niyetsiz… )

 En sevdiğim noktalardan biri şiirlerde bir ahenk, bir ritim olması. Okunurken birbirinden bağımsız dizeler olarak değil bir bütün olarak ahenk yaratıyor şiirler.

Günümüz şiirlerinin – özellikle sosyal medyada sık sık paylaşılan- bence en büyük sıkıntısı gereksiz bir duygusallık, ajitasyon havasıyla yazılmaları. Fazla abartılı duygular şiirin samimiyetini gölgeliyor bana göre.  Maskeli B.alo ‘da bu yönde yeterli bir duygusallığa sahip diye düşünüyorum. Hayat gibi, değişken, sorgulayan olumlu ve olumsuz duyguları bir arada barındıran bir şiir kitabı olduğunu düşünüyorum.

Yalnızlık kavramı şiirlerde üstünde en çok durulan kavramlardan.  Yalnızlığını sorgulayıp en sonunda da kabullenen dizeler …  Ama bu insanı karamsarlığa iten bir yalnızlıktan ziyade, sorgulanmış daha sonra da kabullenilmiş bir yalnızlık. Zaman zaman şiirler bundan şikayetçi gibi görünse de aslında hayatta hepimizin yalnız olduğu vurgulanmış sanırım – ki bu da şiirlerin “hayatın içinden”liği ile benim okumaya devam etmemi sağlayan noktalarından- .

“Elle tutulan bir gerçek var

Yalnızlığım…

Bunca boşlukta

Ne yöne vursan kendini

Peşinden koştuklarını hiç yalnız yakalayamadım

Anlaşılan,

Yalnızlık başlı başına bir kalabalık…”

Şiirlerde karşıma çıkan şair, şiir, tanınmış kişilere yapılan göndermeleri de çok sevdim. Çok yerinde kullanılmıştı ve okuması ayrı bir zevkti. Farklı şiir anlayışlarından farklı şairlere ve şiirlere yapılan göndermeler kitabın şairinin bu konuda ne kadar özenli olduğunun da bir göstergesiydi.

“Hiçbir muzafferin kağıdı olmaz

Zaferin mısraları gerçekten kopan Necetigil’dir

Necatigil,

Bir cemâlini sür ey  aşka

Edip desinler, okuyup üflesinler…”

Son olarak şiirlerin çarpıcı dizelerle bittiğini söyleyebilirim. Bu da bir sonraki şiiri okumak için güzel bir motivasyon kaynağıydı.

“ Hayat, ölüm üzerine atılmış bir dikiş!

Acıtmadan git, gel

Bir başka yüzünden düşmek vardı hayata…”

“Ve reklam arası uzun

Bir yangında öncelikle anılar kurtarılmalı!”

“Unutma, ne yaparsan yap sadece yaşamaya bak

Ya da hayatın seyir defterini insanlara ölmeden önce

İmzalat”

Kitaptaki “sayıklamalar” bölümündeki dizeler hafif çakırkeyif olmuş bir topluluğun aralarındaki fısıldaşmalar gibiydi. Yine hayattan, şiir yazmadan, kelimelerden ve yalnızlıktan bahseden  Birkaç dizelik şiirlerden oluşan bu bölüm kitabı beraber okuduğumuz Öğrencilerimin de en çok dikkatini çeken ve sevdiği bölüm olduğunu belirtmek isterim. Birkaç dizelik ama çağrışım gücünden bir şey kaybetmeyen şiirlerdi.

“İnsan çevresini aşındırır

Bir bakarsın, sözcükler büklüm büklüm

Hayatı dolanıyor”

Kitabın son bölümü olan “Sözün Bittiği Yer”de gayet adına uygun bir bölüm. Kitap boyunca sorgulanan, üstünde durulan hayat, ölüm, yazmak, şairlik kavramları sonunda çözüme ulaşmış ya da kabullenilmiş hissini yaşıyorsunuz.  Aslında lafı çok uzatmadan konuşmayı bitirmek benim de en sevdiğim şeydir ama sadece bu bölümün nedense çabuk bittiğini düşünmüştüm okurken.

Şiir çok tehlikeli bir alan; roman, hikaye gibi türlere nazaran daha yoruma açık ve çağrışımsal bir tür. Şiir kitabı çıkarmak ve duyguları başka kişilerle paylaşabilmek de bence cesaret isteyen bir eylem. Sonuçta uzun zaman sonra şiirle yeniden karşılaşmamı sağlayan Maskeli B.Alo ve şairi Halil Ergüven’e teşekkürler J

“Bir tarihsizlik olmalı

Şimdiye kadar çoktan ölmüş olmalıydık

Bir aynada ne kadar uzar gider hayat!”

İlknur Kurtçebe

Sıradaki içerik:

Maskeleri Düşüren Şiirler