Okumak en sevdiğim aktivitelerden biridir. Ama ekseriyetle yerli yazarların eserlerini okurum.” Alişan Yılmaz

avatar

Abdullah Turan

  • e 1

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

“Okuyunuz, çünkü mürekkep akmayan yerden kan akıyor.” Ali Şeriati’nin bu sözü ile başlamak istedim. Bu pazar Poesis Kitap’ın yeni yazarlarından Alişan Yılmaz ile röportaj yaptık keyifli okumalar dilerim.

A. T.: Öncelikle bize kendinden bahseder misin?

A. Y.: Ben Alişan Yılmaz. 28 yaşındayım. 1994te Bafra’da doğdum. 18 yaşında Marmara Üniversitesi Radyo Tv Sinema bölümünü kazanıp İstanbul’a yerleştim. Bu tarihten sonra hayatım İstanbul Ankara arasında bir pinpon topuna döndü. Nihayetinde 2019 yılında Gazi Üniversitesinde aynı bölümden mezun olup tekrar İstanbul’a yerleştim. Çeşitli projelerde yönetmenlik, yardımcı yönetmenlik, görüntü veya sanat yönetmenliği yaptım. Kısacası sinema sektörünün her alanında çalıştım diyebilirim. Pandeminden sonra yaşanan durgunlukta reklam yönetmenliği ve sosyal medya yönetmenliğine kaydığımı söyleyebilirim.

A.T.: Yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?

A. Y.: Yazmaya başladığım tarihi çok net hatırlamıyorum. İlkokuldayken de sınıfım için bir öykü kitabı yazmıştım. Ama ciddi olarak bir şeyler yazabildiğimi keşfetmem 17 yaşındayken oldu.

A. T.: İlk kitabınızı ne zaman yazdınız? Yayınlanma süreci hakkında bilgi verir
misiniz?
A. Y.: İlk kitabımı 2015 yılında yayınladım. İki yazarı olan bağımsız öykülerden oluşan bir eserdi. Şu anda içindeki çoğu esere reddiye versem de ilk kitabım olması vesilesiyle yeri ayrıdır. Ancak bu kitabı 17 21 yaşları arasında yazdığım için son derece sert buluyorum. Farklı olma çabası içinde yazılmış edebi olarak değeri düşük bir kitaptı. Tabii eserdeki diğer yazar arkadaşım için aynısını söyleyemem. Onun kaleme aldığı öykülerin ayakları daha iyi yere basıyordu.

A. T.: Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Şuan da yazdığınız bir kitap var mı?
A. Y.: Yazmanın benim için ifade ettiği şeyler dönem dönem çok değişmiştir. Bazen yazmasaydım ölecektim gibi sanrılara kapıldığım da oldu. Bazen bir ödev gibi oturup yazdım. Bazen de hayatımda olmasını arzu ettiğim şeyleri yazarak sanal olarak gerçekleştirdim. Ama hala daha yazmak benim için şunları ifade ediyor gibi kesin bir cevap veremem.

A. T.: Okumalar yapıyor musunuz? Okuduğunuz hangi kitabı yazmış olmayı
isterdiniz?
A. Y.: Okumak en sevdiğim aktivitelerden biridir. Ama ekseriyetle yerli yazarların eserlerini okurum. Yabancı yazarların eserlerinden keşke ben yazsaydım dediğim roman Dostoyevski’nin Cinler romanıdır. Ama bu romanı yazmak için hayaller üstü bir dehalık gerektiğinin farkında olduğum için gerçekçi gelmiyor. Yerli yazarlardan son dönemde özellikle Sezgin Kaymaz’ın eserlerini çok okuyorum. Bazı hikayelerimde de Sezgin Kaymaz’ın anlatım tarzından esinlenmeler mevcuttur. Özellikle ”Kün” romanı okuduğum en iyi yerli eserdir. O romanı yazmayı/yazabilmeyi çok isterdim. Bunun dışında yerli yazarlardan hayranlık duyduğum iki isim var. Peyami Safa ve Hüseyin Rahmi Gürpınar. Safa’nın eserlerini okurken insan ruhunun derinliklerine daha iyi inebilecek başka kimsenin olmadığını düşünüyorum. Gürpınar’ı ise çok ayrı bir yere koyuyorum. Özellikle mizahi dili ve gözlem başarısı çok etkileyici.

A. T.: İlhami Bey Meselesi kitabınızdan bahseder misiniz?
A. Y.: İlhami Bey Meselesi benim 2018 yılında yazdığım bir öyküydü. Ondan altı ay kadar önce ”Turan Hanım’ın Deri Eldivenleri” ismiyle bir bağımsız öykü kitabı yazmaya başlamıştım. Ancak İlhami Bey öyksünü o kadar çok sevdim ki, kitabın adını değiştirdim. Turan Hanım’ın hikayesi de şimdilik askıya alınmış oldu. ‘2022 yılına gelene kadar onlarca öykü bu eserin içine girdi çıktı girdi çıktı. Özellikle ilk okumaları yapan Neslihan Alabuğa’nın öyküleri tıraşlama konusunda oldukça yardımları dokundu. Çünkü bir yazar olarak emek verip yazdığınız öyküleri kolay kolay çıkartamıyorsunuz. Dışardan bir göz çok yardımcı oluyor. Aslında bu film sektöründe de böyledir. Yönetmen eğer kurguya dahil olursa gereksiz görülen sahneleri atmakta çok nazlanır Hatta en iyi yönetmen sahnesine kıyan yönetmendir derler. Nihayetinde 2022 yılının başında kitap tamamlanmış oldu. Ben uzun süre kitabı hiçbir yayınevine göndermedim. Karşıma poesis kitap çıkınca açık söylemem gerekirse ilk etkilendiğim kapak tasarımları oldu. Ve aslında İlhami Bey Meselesi kitabı bana göre çok renkli, zamanla harmanlanmış ve bir festival havasında geçen bir eser. Bu kapak tasarımlarının benim kitabıma da çok yakışacağını düşündüğüm için başvuru yaptım. Onlar da sağ olsunlar olumlu yanıt verdiler. Kitabın basımı sürecinde Abdullah Bey başta olmak üzere, Sertaç bey ve Bedirhan bey öyle titizlikle çalıştı ki, gördüğümün bu muamele karşısında ben de şaşırdım. Ve en nihayetinde İlhami Bey fiziksel bir hal aldı.

İlhami Bey Meselesi, içinde mizahın, dramın, korkunun olduğu, beş yüz yıl öncesine kadar gidip gelen, anadoluya, toprağa, öğrenci evine, bir okula, bir sahafa, kimsenin bilmediği bir kırahathaneye, herkesin bildiği mahallere, sokaklara, bazı iyi insanlara bazı kötü insanlara en çok da yalancılara şöyle uzaktan göz atan bir gezinti aslında.

Okuyanın da yorumlayanın da zahmet edip edinenin de emeğine sağlık.

Sıradaki içerik:

Okumak en sevdiğim aktivitelerden biridir. Ama ekseriyetle yerli yazarların eserlerini okurum.” Alişan Yılmaz