YAZININ HİÇBİR YERİ

avatar

Dolunay Aker

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Erkan Tuncay
Burası Henüz Hiçbir Yer* Ferit Sürmeli’nin ilk kitabı. 5. Antalya Edebiyat Günleri kapsamında 2020 En İyi İlk Öykü Ödülü’nü alan kitap, yazarın çoğunlukla ‘hiçbir yer’ metinlerini içeriyor. J. M Coetzee’nin benzersiz bir alıntısından adını almış kitap. “ Bir kere başlangıç diye bir sorunumuz var, yani nasıl edip de, şu bulunduğumuz yerden ki burası da henüz hiçbir yer…” Kitabın giriş anahtarı da olmuş bu alıntı. Yazar böylece bize nereden yazacağının muştusunu vermiş oluyor. Hiçbir yer.
Sonra hiçleştiren, gittik sıra yalnızlığın bir varlık olarak gelip oturduğu metinler okumaya başlıyoruz. Sokaktaki sessizliği delen bir hiçlik. Trenin aslında hiç gitmediği ama içinden geçip durduğu hiçlik. Sınav anındaki anlamsızlığı da yazmaya başlıyor hiçlik. Bunun bir gidilememiş yer olarak, cisimleşmiş manzaralarını vermeye devam ediyor Ferit sürmeli. Başta deneysel olmayan ama gittikçe deneysel metinlere kayan bir tercihle.


Kıyıda Bir Kasaba Geliyor Aklına adlı metin Sait Faik’e ithaf edilmiş. Böylece hiçliği değil de yaşamasızlığı daha çok iyimserlikle ele alan Sait Faik’e de hiçbir yerden bir güzel selam çakılmış oluyor.


Bir Çocuk Annesinin Kucağında Ağlıyor adlı metinde hiçliğin dozu artıyor. Kimlik arayışı içinde elinde kimlik arabanın çarptığı ve öldürdüğü çocuk var bu metinde. Burada hiçbir yer aslında çocuk ayasında somutlaşmış bir kimliğe dönüşüveriyor. Burada ve öteki metinlerde de bölümler şeklinde verilen bir benlik, parçalanmışlık var zaten. Üstüne merkeze oturan ayadaki kimlik, metne daha da bir derinlik kazandırıyor.
Kitapta ilerlerken aslında yazar Ferit Sürmeli’nin hiçbir yer’inde gezmeye devam ediyoruz.


Ama ikili anlamda. Yazının aslında hiçbir yerden yazıldığını unutturmuyor. Bir de avuçta somutlaşmış bir kimlikte hiçliği vererek yaşamla bağını koparmadan veriyor.


Anlatının ikinci tekil şahıs üzerinden verildiği metinlerde, kitabın başlarında okura biçilen yer (hiçbir yer), kitabın ortalarına doğru daha sıcak ve samimi bir yere dönüşüyor. Samimiyet hiçbir yerin adresi olmuyor bir türlü. Çünkü yazar özellikle yaşamasız anları veriyor.
Samimiyet dil ile okur arasında kurulan bağda varlık kazanıyor. Çocuğun avucunda tuttuğu kimlik o zaman size bir çalım Sait Faik’in İpekli Mendil’ini anımsatıyor. Tren Oğuz Atay’ın Demiryolu Hikayecileri’ni.
Anne ile babalı çocukluk yıllarının özleminden çok, çocuklukta hiçliğin mavimsi belli belirsiz resmini vermeyi seviyor Sürmeli. Hatta elini güçlendirip eski bir aşk olan Maria imgesini şeffaf bir geceliğin arasından veriyor. O zaman daha çok yazının hiçbir yerinden yazıldığına
tanıklık etmeye başlıyor okur. Kimliğini bulmaya çalışan bir benliğin,iç yalnızlıklarla çevrili olduğu bir gerçekliğin ardına düşerek.


Burası Henüz Hiçbir Yer aslında ‘Kapılar tüm kapılar(ın) ardına kadar açık (olduğu)’(s,47) bir yer de olabilir hissi uyandırıyor okurda. Çünkü yazıda başlangıcın sorun olduğunu tespit eden Coetzee, aynı zamanda yazarın bir hiç âleminden de yazdığını ifade ediyordu. Ama yine de kitabın kimi kapıları, söz konusu olan hiçliğe açılırken kimi kapıları da yaşama açılıyor
Sürmeli’nin metinlerinde. Ki yaşam gerçeğinin tam orta yerinden vererek yapıyor bunu yazar.


Kitapta ellerinde ekmek olan çocuklar, eski aşk Maria, çocuğun ayasında tuttuğu kimlik, büro yalnızlığı, tren yolculuğu, öpüşün ilki gibi temalarla da bu tez doğrulanıyor.


Tristan Tzara’ya ithaf olan Dörte Dört adlı çok güzel bir deneysel metinle bitiyor kitap. Bu alandaki ilk verimleri Bilge Karasu’nun kimi metinlerinde gördük. (Çeşitlemeli korku -Beş Ses için Metin) daha sonra Ali Teoman, Tarık Günersel ile yeni deneysel verimler ortaya
konmuştu. Özellikle Karasu’nun Beş Ses İçin Metin’de olduğu gibi; ses ile müziğin sarmal olarak ve kendini tekrar ederek verildiğine tanıklık ediyoruz. Ses ile müzikle de hiçliğin somutlaştığını Dörtte Dört adlı metinde görmek okur için ilginç olabilir. Böylece başlangıçtaki hiçbir yer’i, harf olarak sesin müziğe evrildiği bir yerinde terk ediyoruz.
Bir solukta oturup okuduğunuz kitap, eski bir polaroid fotoğraf makinesinden çıkan ve şekillenmesini beklediğiniz o kısacık zaman üzerinden hiçbir yere doğru bir yolculuk vaat ediyor.


Bu yüzden olsa gerek okur, Ferit Sürmeli’nin henüz yayınlanmamış kısa öykülerinde de hiçlik evreninden yazıp yazmadığını merak etmeye başlıyor.

*Burası Henüz Hiçbir Yer, Ferit Sürmeli, Poesis, 2020

etiketlerETİKETLER
Üzgünüm, bu içerik için hiç etiket bulunmuyor.

Sıradaki içerik:

YAZININ HİÇBİR YERİ