A. T.: Bu haftaki röportaj dizimizin konuğu değerli yazar Zeynep Kasap sorularıma hemen başlamak istiyorum. Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
Z. K.: Selam ve Merhaba;
1976 İstanbul doğumlu ama aslen Konyalıyım. Serçe seslerine, coşkun ya da sakin akan suya, dağların görkemli duruşuna ve her mevsime hayranım. Başka? Kendimden bahsedeyim ama nasıl? Kendimi bildiğim kadar mı? Size söyleyeceklerim kadar mıyım ya da her zaman öyle miyim? O yüzden sorulunca anlatıp anlatmamak da kararsız kalıyorum kendimi anlatmaktan. İnsanız çünkü duygudan duyguya geçiş halinde, nefsimizle durmadan bir mücadele içindeyiz. Farklı olaylar karşısında aynada bir an farklı birini görür de bu ben miyim deriz. Kısaca bir iki şey yazmam gerekirse genelde çok sessiz sakin biriyim. Sessizliği konuşmaktan çok dinlemeyi severim. Ama bazen kalkar bir müziği açar yüksek seste dinlerim. Bazen bir bakmışsınız gevezeyim. (Şu an olduğu gibi) Yüzde yüz değilse bile empati duygusu bayağı gelişmiş biriyim. Daha doğrusu öyle olduğumu düşünüyorum.
A. T.: Yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?
Z. K.: Yazmaya ne zaman başladım? Daha önce böyle bir soruya ortaokulda başladım diye yanıt vermiştim ama şimdi siz tekrar sorduğunuzda fark ediyorum ki, ben aslında yazmaya okumakla başlamışım. İlk önce evde ablalarımın kitaplarıyla. Çalıkuşu, Çocuk Kalbi bir de Afrika Vahşileri Arasında Bir Türk Genci adlı kitabın beni çok etkilediğini hatırlıyorum. Sonra ilgim kardeşimin kitaplarıyla devam etti. Deli gibi kitap okurdu erkek kardeşim. Çok erken yaşta başladı kitap okumaya. Sabahattin Ali, Dostoyevski, Gogol, Gabriel Garcia Marguez, Maksim Gorki, Charles Dickens, John Steinbeck, Balzac ve şu an aklıma gelmeyen birçok yazarla o tanıştırdı beni. Ve anlayacağınız uzunca bir dönem de bedavaya getirdim kitapları 🙂 İkimiz de hala okumayı çok seviyoruz. Şimdi sorularınıza cevap vermeye çalışırken farkına varıyorum ki çocukluğumda bu kitapları okumaya devam ederken yazma güdüsü oluşmuş meğer bende.
Ve şunu da söylemem gerek mutlaka. Yazmaya başlamamda büyük pay anneme ait. Onun genlerinden empatiyi ince düşünceyi almamış olsaydım, yazamazdım.
Görmeye, hissetmeye ve düşünmeye başlayınca başlamışım yazmaya. Etrafımda olan biteni sevinci hüznü yahut hayreti şaşkınlığı duygudan duyguya geçişlerimde yaşamın içinde zaten yazıyor muşum. Elime kalem alıp bir şeyleri ufak ufak yavaştan yazıya dökmeye başlamam ortaokul zamanlarımı bulmuş.
Küçük notlar karalamalar şiirsel metinlerle devam etmişim yıllar boyu hep ara ara. Sonra otuzlarımın sonlarında öyküyle tanışmışım sarıp sarmalamış beni. Ya da ben sarılmışım ona sıkıca.
A. T.: İlk kitabınızı ne zaman yazdınız? Yayınlanma süreci hakkında bilgi verir
misiniz?
Z. K.: Şiir kitabım ‘’Mut’’ Ağustos 2020 de Artshop‘tan, öykü kitabım ‘’Güzel Uyu’’ Eylül 2020 de Hayal Yayınları‘ndan çıktı.
Kitapları peş peşe çıkartmak iyi değil diyen oldu. İyi ki çıkarttın diyende, acele ettin diyen de oldu. Bana göre olması gerektiği zaman, olması gerektiği şekilde oldu. Acele etmedim aslında ama geç kalmakta istemedim sanırım içten içe. Anneme yetişti, mutlu oldu. Çok sevdiği bir öykümle ilk öykü kitabım oldu ‘’Güzel Uyu’’ Kitap ismini ablama ithaf etmiştim. Annemle ikisine söylemişim meğer bilmeden. Şubat 2021 de uğurladık annemi.
Kendimle baş başa kalınca yazarım. Kendimleyken yazarım. Kendım le konuşurken aslında yazmaya başlamışımdır ama haberim yoktur bir an sonra farkına varırım. Bakmışım sohbeti açtıkça açmış farklı yerlere gelmişimdir bir öykü hatta roman yazmışımdır.
İlham almak için bir şeye ihtiyacım yok ya da her şeye ihtiyacım var. İlham denilen şey günlük hayatın içinde zaten. Önemli olan algıları açık tutmak. Dikkat etmek ve farklı açılardan bakabilmeyi öğrenebilmek.
İlk kitap için her şey çok zor. Belki beşinci altıncı kitaplar için daha kolaydır ya da daha zordur bilemedim yaşayıp öğrenmek gerek Latife Tekin bir röportajda yazar olmaya çalıştığımı hatırlamıyorum hiç, başıma geldi demişti. Benim ki de biraz öyle oldu. Çocukluğumdan beri yazarlara hayranlık duyardım imrenirdim, her hangi bir yerde konusu geçse, yazar olabilmeyi isterdim derdim ama bu imkansız gibi gelirdi o yüzden hiç adım atmamıştım bunun için. Ulaşılamayacak bir hayal gibi gelirdi. Okudum, dinledim, izledim, bazen kendimi, insanları.
Kendim için topluyordum çiçekleri sonra baktım bal olmuş. Birileri tatmaya başlamış…
Otuzlu yaşlarımı bitirmek üzereyken inanılmaz bir tesadüf silsilesi ile oldu her şey. Bunları yavaş yavaş olurken, kitap çıkarmaya karar vermişken değil daha sonrasında farkına vardım. Ardıma bakınca gördüm taşların nasıl dizildiğini. Bin şükür. Hep şükür. İlk kitaplar evet. Ama benim için çok önemli. Bir hayalin gerçekleştirilmesinin resmi.
A. T.: Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Şu an da yazdığınız bir kitap var mı?
Z. K.: Yazmak beni rahatlatan bir şey. Yazmasaydım yazmadığım için deli olmazdım. Ama bu dünyada beni bir şekilde rahatsız eden şeyleri anlatamasaydım evet deli olabilirdim belki. Kötülükleri kabalıkları ve birçok şeyi yazarak düzeltemezsin ama ne kadar kişiye ulaşabilirse yazdıkların az ya da çok birilerinin dikkatini çekmeyi başarırsın. Sende minicik de olsa bir şekilde dokunuş yaparsın dünyaya, hayata, insana. Anlatabilmenin türlü yolu var, ben önceliği yazmaya verdim. Yazmayı seçtim.
Şu an üzerinde çalıştığım yeni bir öykü dosyam ve henüz dosya haline getirilmemiş şiirlerim var.
Niyetimde, konusu taslağı her şeyi tam olan bir Roman var ama ona henüz vakit var. Her şeyin bir zamanı olduğuna inanıyorum.
A. T.: Okumalar yapıyor musunuz? Okuduğunuz hangi kitabı yazmış olmayı
isterdiniz?
Z. K.: Her gün düzenli olarak en az iki öykü, iki ya da üç şiir mutlaka okumaya çalışıyorum. Okuyup sevdiğim bir kitabı hiç ben yazsaydım demedim. Ne güzel yazmış dedim aslında herkesin aklına gelebilecek kadar basit ama etkileyici söz dizimi ama benim niye aklıma gelmemiş dedim bir an ama o kadar. İyi ki yazan yazmış dedim daha çok. Ben ya da bir başkası yazsa okuduğum kadar güzel olmazdı. Çünkü ben o kitabı o yazarın diliyle sevdim okuduğum zaman.
A. T.: Son olarak okuyucularımıza ve yazmak isteyenlere ne söylemek istersiniz?
Z. K.: Erkek kardeşim kitabım çıktığı zaman seni mutlu eden şeyleri yapmaya devam etmeni diliyor ve destekliyorum diye yazmıştı. Bu benim için çok önemliydi gözlerim dolmuştu okuyunca. Herkes söylemez söyleyemez bunu. Onu dinliyorum ve beni mutlu eden şeyi yapmaya devam ediyorum….
Lütfen bunu yapın. Sizi mutlu eden şeyleri yapmaya devam edin. Yaşınız kaç olursa olsun sizi mutlu eden şeyi yapın. Mucizeler ne zaman gerçekleşir bilemezsiniz, yeter ki isteyin. Tabi sadece istemek değil yazmaya da devam edin. Yazar mı olmak istiyorsunuz yazmaya devam. Ressam mı olmak istiyorsunuz boyamaya çizmeye devam. Mutlu ediyorsa bunu yapmak sizi, ileriyi çok düşünmeden devam. Neyi istiyorsanız ona vakit ayırmaya devam. Az ya da çok fark etmez yeter ki düzenli devam edin çok fazla ara vermeden. Hırs değil çalışmak sevmek olsun yolunuz.
Her şey söylendi her şey yazıldı diyorlar. Evet öyle. Ama herkesin hikayesi yazılmadı. Her canı acıyanın sesi duyulmadı. Her mutluluk paylaşılmadı. Ya da herkesin gözü aynı görmedi aynı olayı. Ve her ses aynı değil. İyi ki…
YAZMASAYDIM YAZMADIĞIM İÇİN DELİ OLMAZDIM
Yorum Yaz